Söyle Bakalım Bu Kimin Hikayesi?
Yayın Tarihi: 23.11.2017 00:08:00
Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen ve henüz isminin telaffuzu konusunda fikir birliğine varılamamış olan Reza Zarrab davası ile ilgili ABD’den “Hepsi aynı hikaye...Bu gerçekten de gülünç” açıklaması geldi.
Açıklamayı yapan ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert.
Peki bu cümle neyin üzerine söylendi;
"Reza Zarrab davası ile Türkiye’ye karşı tezgah kurdukları ve darbe kışkırtıcılığı yapmaya çalıştıkları" iddiası ile ilgili açıklamalara karşı.
Gel güzel kardeşim, sana sence gülünç, bence haklı bu saptamanın nedenlerini hatırlatayım. Kendi tarihinde demokrasi götürmek istediğin, insan haklarından bahsettiğin, önleyici üstünlük doktrinine göre "dünya barışı" için kendini feda ettiğin yerlerdeki işgal ve soykırımları hatırlatayım.
Demokrasi yoksunu dediğin, şarkiyat uygulamak istediğin Ortadoğu’da işine geldiğinde dikta rejimlerini nasıl görmezden geldiğini; demokratik seçimlerle başa gelenleri çıkarlarına aykırı olduğu için nasıl tanımadığını anlatayım.
Tüm tarihi olaylarının ispatının yanı sıra Türkiye’ye karşı bir komplo değerlendirmesinin yapılma nedenlerinden biri de ABD’ye FETÖ ile ilgili 40kg dosya gönderildiği halde darbe girişimi yapan ele başının halen iade edilmemesi güzel kardeşim. Zarrab davasının önce tarihinin ertelenmesi, ardından Zarrab’ın sanık listesinden çıkartılması da ABD hukuk tarihinde çok eşine rastlanmayan bu durum, dolayısıyla arka planda neler döndüğü ile ilgili ciddi soru işaretleri mevcut.
O Söylediğin Ancak Filmlerde Olur
1979 – 1989 yılları... Soğuk Savaş dönemi…
SSCB, Afganistan’ı işgal etmiş. ABD varını yoğunu, hatta CIA’in bile bütçesini komünizme karşı eser basmak için harcıyor. ABD, Afganistan’da El Kaide örgütünü besliyor, palazlandırıyor. Sovyet Rusya’ya karşı din odaklı küresel bir terör örgütü inşa ediyor. O sıra Rocky serileri çekiliyor. Rocky 4’de Amerikan bayraklı şortuyla hala efsaneler arasında olan Rocky’nin karşısına kendisinden hem fiziksel özellikleri hem de teknolojik imkanları çok daha iyi olan Rus boksör Ivan Drago çıkıyor. Ringde darbe üzerine darbe alan Rocky sonunda maçı kazanarak temsili Gorbaçov ve Rus halkının bile kendisini ayakta alkışladığı bir azim ve başarı hikayesi sergiliyor. ABD, tüm dünya kamuoyuna kendisinin bir süper güç değil onun da üzerinde mega güç olduğunu gösteriyor. ABD’nin yenilmez, en güçlü, aynı zamanda da aile babası, vicdanlı, vefalı olduğu vurgusu yapılıyor.
Sovyetler yıkılınca bu filmlere ara veriliyor. Artık hedefte dünyayı kontrol etmek için kendisinin görevlendirildiği inancı ile dünya polisliğine soyunduğu ve uzaylılar ile savaştığı dönem var. ABD başkanı bizzat kullandığı savaş uçağı ile uzaylılara meydan okuyor. Filmlerin sonunda tüm dünyayı barış ve demokrasi yanlısı ABD kurtarıyor. Kısacası filmlerde ABD değerleri ve gücü dünyaya bedeldir deniyor.
Daha sonra çekilen filmlerde dünya kamuoyuna düşmanların isimleri veriliyor. Gerçek hayatta 11 Eylül saldırılarını Ortadoğu’ya müdahale edeceği bir fırsat olarak meşrulaştıran ABD, komplo teorilerinden biri olarak, tüm dünya kamuoyunun gözü önünde İkiz Kule saldırılarına seyirci kalıyor, o da yetmezmiş gibi Pentagon’a yapılan saldırıyı da önleyemiyor. Son yıllar içinde çekilen Beyaz Saray Düştü, Kod Adı: Olympos gibi filmlerle ise Kuzey Kore ve radikal Müslüman terör örgütlerini düşman olarak gösteriyor. Düşman olarak gösterilmeyen filmlerde ise ana haber görüntülerinde ABD’ye yapılan saldırıların Müslüman ülkeler tarafından sevinçle karşılandığı ve ABD bayraklarının yakıldığı haberi 3 saniyelik görüntüler ile filmin içine yerleştiriliyor. Kısacası film içinde film çevriliyor. Gel gör ki bunlar ancak filmlerde oluyor.
Bak Tarih Bize Ne Diyor?
Baas rejimlerini destekleyip kendine müttefik yaptığın Saddam Hüseyin’i diktatör ilan edip sonrasında demokrasi ve barış getirmek için girdiğin Irak’ta hiç bulamadığın kimyasal silahlar yüzünden müdahale değil savaş gerçekleştirdiğini,
Demokrasi harekatında yaklaşık 1.2 milyon Irak vatandaşının ölümüne neden olduğunu,
Ülkeye demokrasi gelmesi bir yana, ülkenin ekonomik ve siyasi anlamda dokusunu bozup, daha sefil bir halde bıraktığını,
Ortadoğu’ya demokrasi getirmek için müdahalelerde bulunup çok önemsediğin insan hakları ihlalleri olurken kendi çıkarlarını koruduğu için görmezden geldiğini,
İsrail – Filistin 1973 savaşlarında İsrail’e yaptığın destekle orantısız güç kullanılmasına neden olup, birçok masum insanın katledilmesine neden olduğunu,
Camp David Anlaşması imzalansın diye gizli arabuluculuk yapıp resmen Filistin topraklarının işgali meşrulaştırdığını,
1975’de General Ford ve Henry Kissenger’ın, ki biri ABD başkanı diğeri ise dışişleri bakanı, açık onayı ile Doğu Timor’un karasularında büyük bir petrol sahası olması nedeniyle Endonezya tarafından işgaline onay verdiğini,
Yetmemiş olacak ki katliamın gerçekleşmesi için silah yardımı yaptığını ve nüfusun üçte birinin katliamına seyirci kaldığını,
Haiti dahil olmak üzere iç karışıklık yaratıp sonra müdahalelerle düzen getireceğini savunduğun ülkelerin kaynaklarını sömürgeleştirdiğini…
Bu liste uzayıp gider.
Yanlış anlaşılma olmaması için bir şeyi açıklamak istiyorum. Bana bu yazıyı yazdıran Zarrab davasının içeriği değil, işlenen bir suç varsa tabii ki cezası çekilmelidir, bu yazıyı yazdıran tarihi işgallerine kılıf uydurduğu hikayelerle dolu, kontrol etmek istediği ülkelere yalnızlaştırma politikaları uygulayan ya da ülke içinde iç karışıklık çıkartarak baskı kuran, kendisi için tehlikeli bulduğu yakınlaşmalarda ambargo uygulayan, terör gruplarını besleyen, istediğini akılcı stratejilerle değil kirli oyunlarla almaya alışan bir yapının, Türkiye hakkındaki açıklamaları ile yaptığı itibarsızlaştırma çabasıdır.
Ve tarihin bu gibi kendini haklı görmek ve göstermek istediğin teoriler, doktrinler, güç anlaşmaları ile doluyken, her yere demokrasi götürmek, insan haklarını korumak için silahlı kuvvetlerinle girip çıkarken, söyle bakalım güzel kardeşim bu yazdıklarım kimin hikayesi?
PAYLAŞ