İSKELE ALABANDA....YELKENLER FORA
Deniz... Özgürlük...Yüreğinizdeki çağrının sesini dinleyip..rüzgara ve suya karışmak..bir olmak hali..denizin tuzu..halatların ağırlığı..teknenin uçarcasına ufka ilerlemesi..hayatın olmazsa olmazlarından...
İnsanoğlu varoluşundan itibaren toprakla olan mücadelesini hep sürdürmüş..Bazen toprağın altında kalmış..bazen toprağı alt üst etmiş.. En sonunda da toprağı ehlileştirip ,doğada kendisi için birçok yaşamsal alan oluşturmuş..Ancak denizler ve okyanuslar..çok daha geç açıldığı..her zaman temkinli olduğu ve çoğu zaman korkunç yenilgilerle geri çekilmek zorunda kaldığı bir varoluş alanı olarak kalmış..Yine de sonu belli olmayan denizlere açılmaktan asla vazgeçmemişler.
Bir yelkenli tekneyi iskeleden fora edip, ufkun ötesine geçmek istemek belki de en büyük tutkulardan..Gündüz rüzgarı arkanıza alıp tam yol Güneş’e selam çakarken,gece mehtap ışığında ve sonsuz sessizlikteki karanlıkta süzülürsünüz..Fırtınalar ve denizin ansızın hamleleri de yolculuğunuzun güzellikleridir??!.Ama işte aslolan da bu maceradır..bu mücadeledir.Çünkü bu mücadele hayatın ta kendisidir..hayatta olduğunuzu size en çok hissettiren karedir.Varlığınızı tekdüzelikten ve alışılagelmiş cümlelerden, sıradanlaşmış rutinlerden uzaklaştıran saatler ve millerce süren kavganızdır.
İnsanlar teknelerde en bilmedikleri yüzleriyle karşılaşırlar.Çünkü deniz şakaya gelmez.. Rüzgâr, fırtına, akıntı, sis, karaya oturma, çatma, batma, boğulma, yaralanma denizin ayrılmaz tehlikeleridir. Küçük bir hatanız ya da boşvermişliğiniz kendiniz ya da teknedeki herhangi birinin canını yakabilecek büyük bir olayla sonuçlanabilir.O yüzden denize açılınca çok rahat,plansız olan birinin bile birden bire mücadeleci ve disiplinli birine dönüştüğünü görmeniz mümkün. Zira bir yelkenlide doğa disiplini, donanım disiplini ve mürettebat disiplini olmadan yaşayamazsınız.
Deniz verdiği büyük mutluluklar kadar aynı zamanda zorluk ve sorunlarla doludur. Ama açık denizde sizi hayata en çok bağlayan da ilerleme isteği ve mücadele azmidir.Kendinizi doğanın gücü karşısında sınarken içinizdeki en öz ve içgüdüsel anlara yolculuk yaparsınız.Deniz ve gökyüzü arasında süzülürken sonsuz seçenekler içinde en hızlı ve en doğru kararları vermek zorundasınızdır. Bilgi,tecrübe ve disiplin maceranızı tamamlayan unsurlardır.
Yine de tüm zorluklarına rağmen deniz ; rüzgârlar, tramolalar, manevralar, halatlar, yelkenler, tekneler ve motorlarla dolu heyecanlı bir hayatı size sunar. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de iş dünyasının önemli isimleri için tekneler gerçek bir tutku. Riskler ve kritik kararlar,önemli hamlelerle dolu,yoğun,yorucu iş hayatındandaki mücadeleyi denizde de sürdürmek ve sonunda sonsuz maviliğe ulaşmak vazgeçilmez alışkanlıklarından. Oldukça gelişmiş, modern, tasarım, konfor ve işlevsel anlamda çok geniş bir yelpazeden oluşan tekneleriyle seyahat etmeyi seviyorlar. Bu tekneler deniz üzerinde daha fazla zaman geçirmek, daha uzun süre konaklamak ve daha uzak mesafelere seyir yapmak amacına hizmet eden tekneler. Gelişen teknoloji ile birlikte daha az yakıt kullanarak daha fazla yol almak üzerine geliştirilen gövdeler, tekne içinde geçirilen gün sayısını artırmaya yönelik tasarımlar, oldukça sessiz doğaya duyarlı tekneler, elektrikli ve ultra lüks yatların tercih edildiğini de görmekteyiz.
İş dünyasında tekne tutkusu denince kuşkusuz ilk akla gelen isim Rahmi Koç. 2004 yılında 22 ay süren çoğu kişinin hayali olan tekne ile dünya turunu Nazenin IV adlı 37 buçuk metrelik motorlu-yelkenli bir tekne ile gerçekleştirdi.
Ayrıca iş dünyasının önde gelenlerinden Ferit Şahenk,Ömer Dinçkök,Cem Boyner,Bülent Eczacıbaşı, Ömer Sabancı, Cem Hakko, Can Çelebioğlu gibi işadamları da her fırsatta tekneleriyle denize açılıyorlar. Çoğunlukla Ege ve Akdeniz koyları tercih edilse de dünyanın her yerine sayısız seyahatler gerçekleştiriyorlar.
Tekne tutkunları arasında şüphesiz en iyilerden birisi Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu onun bu tutkusunu yakın zamanda Maslak Mudo Concept’te gerçekleştirdiği ‘’RASTGELE’’ adlı sergisini dolaşarakta anlayabilirsiniz. Çocukluğundan beri içinde bulunduğu denize ait her bir unsuru, anıyı, objeyi, dostlarının hatıralarını biriktirerek müthiş bir sergi oluşturmuş.
Mustafa Taviloğlu, aynı zamanda okyanusu tekneyle geçme hayalini de gerçekleştiren nadir insanlardan. 6 kişilik mürettebatla toplamda 2 bin 950 mil kat ederek Atlantik Denizi'ni aştı ve 5 Aralık 2013 günü başladığı yolculuğunu 13 Aralık’ta Karayipler’deki Saint Marten Adası’na ulaşarak sonlandırdı.
Gerek iş dünyasının yoğun CEO ları gerekse kıyıda kumdan kalesinin yanında elindeki minik teknesini suda yüzdürmeye çalışan küçük bir çocuk olsun.. denize ve okyanuslara açılmak uzak diyarları keşfetmek..fırtına ve dalgalarla mücadele edip mavinin uçsuz bucaksız sonsuzluğuna erişmek..herkesin tutkusu..Öyleyse tekne limanda durduğu ve rüzgâr sizi çağırdığı sürece denizin davetine icabet etmek gerekir.Bırakın özgürlük sizi esir alsın..mercanların arasında. :))
PAYLAŞ