Röp: Ece Şahan
İlk olarak Otopark hikâyesi nasıl başladı? Biraz anlatabilir misiniz?
Otopark hikayesi 2011’de başladı. Ben makine mühendisiyim. Bir firmada mühendis olarak çalışıyordum. Biz And'la beraber 2011’de Youtube kanalını kurduk. Aslında ilk Otopark'ın kuruluşu da 2000’li yıllara dayanıyor. Ben çalışırken geceleri de amatör ruhla hobi olarak video çekiyorduk. Sonra iş gitgide büyümeye başladı. Artık iki senedir Otopark’ın başındayım.
Şu an sadece siz kaldınız? Neler oldu?
Çokça sorulan sorulardan birisi. Biz Otopark’ı And’la beraber kurduk. Bu yolda Muhip geldi, Murat geldi, Buğra geldi, Doğan geldi. Bir sürü arkadaşla beraber çalıştık. Anlaşmazlıklar oldu, en sonunda da And gitti. And’ın gitmesi Otopark’la ilgili bir durum değil, ülkeyi terk etti. Aramızda bir küslük falan olmadı. Tamamen bambaşka sebeplerden dolayı yurtdışına gitti. Şu anda Otopark'ın başında ben varım.
Peki Otopark değişti mi?
Otopark olgunlaştı. Takipçilerimizin bazıları kurumsallaştı diyor. Aslında bir anda kurumsallaşmadık ama olgunlaştık ve büyüdük. Çekim ve görüntü kalitemiz arttı. Artık belli bir seviyenin üstüne geçtik. Eski takipçilerimiz zaman zaman soruyor, “Abi panpalar, gece çekimleri olmayacak mı” diye. Ama onlar o zamandı. Her şeyin bir zamanı var. Doğru yer ve doğru zaman. Evet değişti ama bu değişim bizi profesyonelleştirdi ve sektörde daha iyi bir konuma getirdi.
O eski samimi tarzdaki videolar çokça özleniyor ama?
Samimiyette hiçbir azalma olmadı aslında. Sadece o zamanlar daha çok aramızda makara yapıyorduk. Artık o yok. Ben aynı Sinan’ım. Eski videolardaki görüntü kalitesine bakıyorum 3 piksel, gece iki tane tip kullanıyor. Şimdi bir bakıyorsun arabayı görüyorsun, drone ile hava çekimi yapılıyor,renkler daha iyi kıyas kabul etmez yani. Hani her şeyin bir olgunlaşma süreci vardır ya, şu anda da Otopark öyle bir süreçtten geçiyor.
Arada o eski tarz videolar gelecek mi?
Şöyle bir spoiler vereyim. Geçen hafta minibüs testi çektik, hem de gece. Çok keyifli oldu. İçimizdeki çocuk hala yaşıyor.
Kameralara hep böyle alışkın mıydınız?
Valla alışkın değildim ama burada nasıl konuşuyorsam kameralar önünde de öleyim. Yani o doğallığımız koruduğumuz sürece bu rahatlık kendiliğinden oluştu aslında. Bazen takipçilerle test çekimi yapıyoruz. Kamera açılmadan önce bülbül gibi şakıyor, açıyorsun GoPro’yu ağzını bıçak açmıyor. O değişik bir psikoloji hakikaten. Biz alıştık. O geçiş kendiliğinden oldu kasmadım yani.
Otomobil tutkusu sizde nasıl başladı?
Bilmiyorum. Yeğenim var mesela o da böyle tamir kiti alıyor eline. Bende legolarla başladım. Bebekliğimden beri araba görsem yanına giderdim. Sanayiye babamla gittiğimde bayılırdım.
Peki Ralliye nasıl başladınız?
Arkadaşımla beraber Volkan Işık’la Ralliye İlk Adım’a katılmıştım. Mezun olduktan kısa bir süre sonra beraber yarışmaya başladık. 2 buçuk sezon Co-Pilotluk yaptım.
Hep bana sorulan bir soru var. Motor sporlarına başlamak istiyorum ama bütçem yok. Benimde hiç bütçem olmadı ama hep bu işin içinde olmaya gayret ettim. Hep söylüyorum. İşin içinde olun. Gözetmen olun mesela. Nerde karşınıza ne çıkacağı belli olmaz. Kendinizi göstereceğin bir fırsat bellirir. Bir anda bakmışsın yarışıyorsun. Benim için Ralli de öle başladı. Geçen sene Clio Cup’ta yarıştım ve şampiyon oldum. Seneye belki Megane Cup olabilir. Ralli olabilir. Yarışta bu işin bir parçası. Otopark’ın böyle bir farkı da var diğer kanallardan.
Türkiye’de otomobile çok ilgi var ama başarı yok? Neden sizce?
Çünkü bizde otomobil kültürü yok. Çünkü otomobile ulaşım çok az. Yani bizde bir öğrencinin araba alma gibi bir lüksü yok. Yurtdışında ama 200 dolara bile araba alabiliyorsun. Bizde ise otomobil satın alırken tek atımlık kurşunun var. Az yakacak çok kaçacak, ikinci eli, servisi vs. Sonuç olarak beyaz renk, dizel, otomatik bir otomobil alıyorsun. Bütün trafik buzdolabı dolu. Bembeyaz otomobil her yerde. Onun için altyapıdan bunu geliştirmek lazım. Şimdi mesela çok güzel TOSFED Yıldızını Arıyor projesi başlatıldı. Bu bir adımdır. Türkiye’de daha önce böyle bir şey yapılmadı. Bu şekilde büyük organizasyonlar genç yetenekler çıkartacaktır. Çünkü 75 milyonluk bir ülkenden bir yeteneğin çıkmaması imkansız. Yani Finlandiya falan nüfus olarak bizden çok geride ama onlarda öyle bir kültür var ki küçük yaştan itibaren ralliyle büyüyorlar.
Ama bizde de son yıllarda AyhanCan Güven gibi bir kardeşimiz var. Daha geçen gün 6 saat Roma yarışında kendi klasmanında birinci oldu. Cem Bölükbaşı, Berkay Besler var. Bunlar 18-19 yaşında pırlanta gibi çocuklar. Bunları takip edin! Türkiye’yi çok güzel temsil edecekler.
Tabi ki motor sporları pahalı bir spor belli bir seviyeden sora cebinden parayla yetişemezsin. Ama yetenekliysen yurtdışından takımlara dahil oluyorsun.
Yurt dışında parası olmayanda yarışabiliyor. Türkiye’de de bu projelerle bu olacaktır.
İlham aldığınız birileri var mı?
Aslında pek çok insanı takip ediyorum. Chris Harris, Jay Leno ve Motor Trend Chanell gibi kanallar.. Tek bir insan yok yani ilham aldığım. Herkesten iyi tarafları almaya bakıyorum . Birde ben Sinan Koç’um. Gidip birini taklit etmiyorum. Doğallığımızla bugünlere geldik, bundan sonrada böyle olcaktır.
Hazır gündem Elon Musk iken, elektrikli araçlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Aynı zevki verecek mi?
Türkiye de ilk Tesla’yı biz test ettik. Hatta geçen haftalarda model X test ettik. Bambaşka bir boyut, bambaşka bir vizyon. İçten yanmalı motorları çok seviyorum. O çıkardığı sesi, titreşimleri ama bunlar bitecek. Yani elektrikli otomobiller gerçekten geleceğimiz. Çünkü çok verimliler, çevreciler. Muhtemelen bizim gibi sürüş meraklılarını da düşüneceklerdir. Geçtiğimiz gün Tesla Roadster’ı tanıttı. 0-100 1.9 saniye. Bunlar inanılmaz değerler. Şehir içindeki tüm araçlar elektrikli olabilir, ama iş performans otomobillere gelince ben geleneksel içten yanmalıdan yanayım.
Düz yol performansını düşünürsek Tesla’nın üzerine otomobil yok diyebilirim. Sıfır gecikme. Gaza bastığın an yapışıyorsun. Ama tabi ki bir Ferrari mi dersen tabi ki değil. O ruhu veremeyecek ama zamanı geldiğinde o ruhu verecek olanda üretilecektir..
Otomobil camiasında çok seviliyorsunuz. Hatta rakipsiz görülüyorsunuz. Bu kadar başarılı olacağınızı düşünmüş müydünüz?
Estağfurullah. Sağolsunlar. Yola çıktığımızda bir hobi olarak başladık. Sevmelerinin sebebi, insanların duymak, görmek istediklerini onlara sunduk. Samimi olduk. Sağolsunlar onlarda bizi sevdiler.
Kadın otomobili ayrımı var mı sizce?
Bence var. Sakın ayrımcı gibi düşünmeyin ama bazı otomobiller daha feminen. Öyle bir algı oluyor. Baktığın zaman mesela ilk kasa Mercedes SLK’ları hep bir kadın arabası olarak gördüm. Ki abimde de vardı. Buradan selam olsun kendisine.
Peki araba seçimine göre karakter analizine inanıyor musunuz?
İnanıyorum ama TR’de o biraz az. Çünkü Türkiyede otomobil satın alırken duyugulara pek yer vermiyoruz, veemiyoruz. Tek atımlık kurşunun var. En mantıklı arabayı alıyorsun. Çok örnek verebilirim öyle, diyorum ki bu tam bunu arabası. Mesela benim ki Alfa. Mükemmel değil ama 10 senedir mutluyum o arabanın içinde.
Kadınlar trafikte nasıl sizce?
Benim annem 30 senedir otomobil kullanıyor. Gerçekten çok iyi kullanıyor. Onun haricinde çok kötü kullananda var. Ama çok kötü kullanan erkek de var. O ayrımı artık geçmek lazım.
Kadınların motora ilgisi nasıl?
Erkekler kadar değil . En alakasız erkek bile araba kullanmayı sever. Hani at avrat silah derler ya, herhâlde ondan bilmiyorum.
Neden Alfa Romeo?
İtalyanların tasarımları muhteşem. 10 senedir 156 kullanırım hala park ettiğimde arkaya dönüp baktığımda “Ya çok güzel araba” diyorum. Bunu dedirtebilen çok marka yok. Direksiyon hissi, sürücüyle iletişimini çok seviyorum.
Değiştirmeyi hiç düşündünüz mü?
Aynı zamanda benim Clio’mda var. Eşimin Clio’su aslında. Onu satıp bir Alfa daha almayı düşünüyorum.
Alfa almasaydınız ne alırdınız?
Bmw alabilirdim. Onun dışında Station Wagon seviyorum. Marka takıntım yok aslında, her markanın iyi modeli var.
Bir arabada en çok neye dikkat edersiniz? En iyi donanım nedir sizce?
İlk dizayna dikkat ederim. Beni çekmesi lazım. Donanımlardansa hız sabitleme çok kullanırım.
Hangi takımlısınız?
Şu an çekimi Kalamış’ta yapıyoruz. Erenköy’de doğdum büyüdüm. Bağdat Caddesi’nde gençliğim geçti. Fenerliyim tabi ki. Ama fanatik değilim, hiç alakam yoktur futbolla.
Peki başka hangi sporla ilgilenirsiniz?
Snowboard ve bisiklet. Bisikletimi çaldılar ama alacağım gene.
Hiç trafikte kavga ettiniz mi?
Tartışma oldu fakat ötesine geçmedi, geçmezde zaten. Kolay kolay o raddeye gelmem.
Geçirdiğiniz en tehlikeli kazayı anlatabilir misiniz?
Kocaeli Rallisi 2013. 150 ile tepeden uçtuk Evo 8 kullanıyorduk. Onda gerçekten korktum. Öleceğim sanmıştım.
Size göre bu zaman kadar üretilen en özel araç hangisidir?
O kadar fazla var ki. Güncellerden, klasiklerden.. En güncelinden örnek vermem gerekirse, Ferrari F12. Tadı hala damağımdadır. 12 silindir, 9 bin çeviriyor, çığlıklar atıyor...
Sizde Ferraricilik de var galiba?
Bana Ferrari mi Lamborghini mi dersen Ferrari derim. Artık onun ruhumu farklı bilmiyorum ama kendimi daha iyi hissediyorum.
Size göre en iyi uzun yol aracı?
SUV’lar. Eski Grand Cherokee’ler. Amortisörler yumuşacık. Yaylanarak gidiyorsun, yol tutuşu falan yok ama inanılmaz rahatlar.
Peki hız konusunda favori aracınız?
Ferrari. Tabi Porsche tarafı da var. Geçtiğimiz hafta GT 3 kullandık. İnsanın yüzü gülüyor kullanınca. Garajım olsa koyacağım arabalardan biridir.
Normalde hız yapar mısınız?
Normalde Clio’da kullanıyorum. Ama zaten şu trafikte hız yapma gibi bir alternatif yok. Zaten belli bir tecrübeden sonra yaptıkların seni tatmin emiyor. Zaten hiçbir zaman makas atan biri olmadım. Gereksiz çünkü, piste çıkma şansımız var. Ama boş ve bildiğim yollarda basarım ama cadde de hiç hız yapmam.
Peki normalde kaza atlatmışlığınız var mı ?
Var. İlk Alfa’mla bir dağ yolunda takla atmıştım. Pert olmuştu. Bana bir şey olmadı. Her zaman söylüyorum buradan tekrar söylüyorum emniyet kemerini takmadan araba dahi çalıştırmayın arkadaşlar. Bakkala bile gitsem takarım.
Asla kullanmam dediğiniz bir araba var mı?
Yok aslında. Söylemem gerekirse Şahin almam bu saatten sonra. Ama testinide çektim. Hatta Ferrari’den çok izlendi. Böylede bir Türkiye gerçeği var. Hem de kemerimiz takılı gayet efendi şekilde çektik. Hiç apaçilik yok. Türkiye’de hiç çekilmemiş bir Şahin testi.
Çok ceza yemişliğiniz var mıdır?
Çok ceza yemedim. Gençlikte Kıbrıs'ta yedim ama. TR’de de bir kere hız cezası Altınoluk’ta yazlıkta yedim. Birde Avrasya tüneli HGS okunmamış, on katı ceza yedim 160 lira.
Trafikte çok kavga eder misiniz?
Yok hiç etmem. Ben rahat bir insan olduğum için sinirlendiğim tabi ki oluyor ama kavga boyutuna hiç geçmedi. Trafikte toleransımız hiç kalmadı, biraz daha sakin toleranslı olmalıyız.
Hız mı konfor mu?
Hız.
Mercedes mi Bmw mi?
Klişe bir sorudur ama ben Bmw’ye daha yakınım. Ama F segmenti oldu mu favorim Mercedes S serisi
İphone mu Samsung mu?
Samsung. 4 sene İos kullandım. 2 senedir Android kullanıyorum çok memnum. İphone çok pahalı. Bir müzik transfer etmek bile olay, Android’de daha özgürsün. Mühendis adam Android kullanır.
Peki favori filmleriniz nelerdir?
Çoğu insanın favorisidir. Morgan Freeman’ın oynadığı Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli). Gone in 50 Seconds çok severim. Beautiful Mind ve Schindler'in Listesi’ni çok severim.
Hızlı ve Öflkeli’nin ilk 1,2 ve 3’ü. Sonrada aksiyona bağladı tadı kaçtı . Vanishing Point ve Ronin’de de çok iyi otomobil sahneleri vardır. Ama hala bak 2018 oldu, tam anlamıyla beni doyuran bir otomobil filmi yapmadılar.
Peki, teklif gelse filmde oynar mısınız?
Çok isterim. Tam benlik iş. Dublörlük yanlarız uçarız kaçarız her şeyi yaparız.
Evlendikten sonra hız konusunda duruldunuz mu?
Ya aslında durulmadım. Evlendikten sora çekimler yaptık. Zaten hiçbir zaman trafiğe açık yollarda aşırı limitleri zorlayarak gitmiyorum. Sadece pistte yüzde yüz limitle gidiyorum. Durulmadım ya hatta motosiklete başladım çocuk olduktan sonra.
Peki araba mı motor mu?
Otomobil ve motosiklet fanatikliğine gerek yok. Ben şu an Scooter’a biniyorum. Scooter bile inanılmaz zevkli. Ben yıllarca bisiklete bindim. Benim için bir yaşam biçimidir bisiklet. İki tekeri de çok seviyorum. Hepsinin tadına bakmak istiyorum. Yani Makine Mühendisi olarak uçak, iş makinesi, motor, tekne hepsini kullanmak istiyorum.
Benzin mi dizel mi?
Tabi ki benzin. Benzinli motor sessiz daha çevreci.
Vergiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye otomobil sevmek için en yanlış ülke. Bazen diyorum “Allahım iyi ki bu işi yapıyorum.” Çünkü öbür türlü o Ferrari’lermiş Bmw’lermiş imkânı yok almana binmene. Onun haricinde bu vergilerle ne olacak bilmiyorum. Her şey birbiriyle bağlantılı işte motor sporları da bunla bağlantılı. Arabaya binmeyen bir nesilden nasıl pilot çıksın.
En sevdiğiniz araba kullanma yerleri nerelerdir?
Bizim çekimlerini yaptığımız Poyrazköy yolu var Beykoz’da. Orası çok boş oluyor. Asfalt güzel, virajlar güzel, yeşillik. Avrupa yakasında Garipçe tarafında Rumeli Feneri yolu var. Birde Kurtköy tarafında İstanbul Park’ın ilerisinde yollar var. Zaten başka da İstanbul'da sürüş yapılacak yer yok.
Son olarak sizin yolunuzdan yürümek isteyen gençlere yardımcı oluyor musunuz?
Bana ulaşmak zor değil. İnstagram’dan Facebook’tan ve söyleşilere gelerek benimle ve ekibimle irtibata geçebiliyorlar. Hatta bazen gecenin bir körü Whatsapp’tan mesaj geliyor. Elimden geldiğince herekese yardımcı oluyorum.
Röportaj: Ece Şahan
Fotoğraf: Ufuk Ersoy