Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), 31 Aralık itibariyle aktif rasyosu uygulamasına son vereceğini hatırlatan Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz, “Piyasa gerçekten akıllı, rasyonel, yan etkilerini düşünen, makro bir bakış açısına ihtiyaç duyduğunu açıkça ortaya koydu ve bu kanı ile yapılan açıklamaları satın aldı.
Fakat arkasından ortaya çıkan hukukla ilgili olan yapılması söylenilen söz ve verilen hususlarla ilgili durumlar ortada derin bir zihniyet değişikliğini getirecek bilgi, donanım ve niyetin olmadığını ortaya çıktı. Bununla birlikte piyasa duraksadı ve bu iktidarın DNA’sında reform yapma istek ve arzusunun olamayacağını gördü dolayısıyla bıraktığı yerden eylemlerine devam etti. Kurdaki yükselişi böyle açıklayabiliriz” dedi.
“İKTİDAR HİÇBİR ZAMAN MAKRO PRESPEKTİFTEN BAKMADI”AKP iktidarının ekonomiye makro bir açıdan bakamadığına değinen Yılmaz, "Son 4-5 yılda özellikle iktidarın ekonomik politika yapıcılığı konusundaki tavrını söylemem gerekirse şunu söylerim: İktidar hiçbir zaman makro perspektiften bakmadı, hala da bakmıyor. Mikrocu bir yaklaşımı var. ‘Şunu değiştirirsem bu sorunu ortadan kaldırmak için uzun vadede diğer değişkenler ne olur? Bunun optimum çözümü nedir’ gibi bir perspektifi yok. Ortaya çıkan bir soruna anında tepki veriliyor. Kısa süreli bir sonuç alınıyor sonra görülüyor ki diğer değişkenler bozulmuş" diyerek konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Aktif rasyosu dediğimiz bu cin fikirliliği istihdamın kaybolması ve onun sonucunda azalan talebi ikame etmek için bankaları kredi vermeye zorlayan bir formül olarak ortaya attılar. Bankaları kredi vermeye zorladılar. Hükümete borç verip tahvil almaya zorladılar. Merkez bankasıyla swap yapmaya götürdüler. Bunun sonucunda bankalar ceza vermemek için var olan kredilerini arttırdılar. Bunun da çeşitli yöntemleri var. Banka vadesi geldiği zaman müşteri kredi istemiyorsa rasyo tutturabilmesi için ‘gel sana kredi vereyim. Faizini düşük tutayım’ demesi lazım, orada da faizin düşmesini amaçladılar. Tüm bunun sonucunda finansal istikrar bozuldu ve riski arttırdınız. Bu paralar ihtiyaç sahipleri yerine durumu iyi olanların eline geçti. Onlar da altın ve döviz aldılar. Bunun sebebi kredi genişlemesidir. Yerleşiklerin bankada tuttukları yabancı mevduat tüm bu cezalandırmaya rağmen artmaya devam etti.”
“22 TON ALTIN YASTIK ALTINA GİTTİ”22 ton altının ihlal edildiğini vurgulayan Yılmaz, “Merkez bankasının yayınladığı haftalık verilere baktığımızda Türkiye'de yurtiçindeki yerleşiklerin döviz mevduat hesabındaki artışlardan bunu görebiliriz. Faiz oranının artırıldığı haftada bile yerleşikler hala döviz aldılar, 2 milyar dolara yakın döviz aldılar ve döviz mevduat hesabına koydular. Özellikle altın ithalatı yapmak zorunda değiliz, çarkların dönmesi için gerekli değil. Enflasyon kontrol edilemediği için vatandaşın güveni olmadığı için yılbaşından bu yana 22 ton altın ithal edildi ve bu yastık altına gitti.
Para politikası ve maliye politikası uygulanırken siyasi iktidar birtakım tercihler kullanır. Bütçe harcamaları yapılırken Sayıştay kontrol yapar. Sayıştay para politikası ve maliye politikası uygulanırken bazı yerlerinde yerindelik denetimi yapmaz. Merkez Bankası piyasaya müdahalede ‘şu seviyeden kur alıyorum’, ‘şu seviyeden döviz satıyorum’ veya ‘faizi şuraya getiriyorum’ derken onun varacağı bir hedef olduğu için bu konulara girmez ve yerindelik denetimi yapmaz. Son dönemde ülkenin 128 milyar dolarını çarçur eden bu insanlara bir yerindelik denetimi yapılmalıdır. Bu insanlar bunun hesabını vermelidir." diyerek açıklamasını sonlandırdı.