1. Beynine Zarar Vermek Seni Öldürmeyebilir Ama Davranışlarını Değiştirebilir
1848'de Amerikan demiryolu ustabaşısı Phineas Gage, patlayıcıları aşağıya doğru sallarken, kafasını düz bir şekilde eğdiğin fark ettiğinde, bir kaza geçirdi. Kaza, bir gözdeki körlük dışında nispeten az miktarda fiziksel hasar verdi ve hayatta kaldı. Ancak arkadaşları kibar, centilmen ve düşünceli olan arkadaşları Gage'in; kaba, iğrenç ve sorumsuz birine dönüştüğünü fark ettiler.
Gage'in beyindeki prefrontal bölgesinin hasar aldığı bu kazada, bilim adamlarının bu alandaki hasarın davranışsal değişikliklere yol açabileceğini anlamasın yardımcı oldu.
2. 3 Tür Bellek Vardır
Yazar ve bilim danışmanı Helen Thomson, kitaplarında, üç çeşit bellek olduğunu açıklıyor.
Duyusal Hafıza: Beynimizin ilk girişi. Görme, duyma, tat alma, koku alma ve dokunma ile tetiklenen bölge. Bir saniyeden bile hızlı bir sürede, hislerinizi formüle edebilir.
Kısa Süreli Bellek: O anda düşündüğümüz şeyi yakalar ve 15-30 saniye boyunca akılda tutabilir. Sınırlı bir kapasitesi olduğu söylenir.
Uzun Süreli Hafıza: Geçmişe zihinsel "zaman yolculuğu" olanağı sunar ve deneyimleri işleyerek, etrafımızdaki dünyayı anlamlandırarak geleceği tahmin eder.
3.Beyin Kendini Tamir Etmek Ve Yeniden Canlandırmak İçin İnanılmaz Bir Kapasiteye Sahiptir
Bir zamanlar beynin doğumdan "sabit" olduğu düşünülmüş olmasına rağmen; belirli sayıda hücre ve nöronal devrelerle, yaralanma veya bozulma sonrasında kendini telafi edebilecek ve kendini yeniden canlandırabilecek olduğu keşfedilmiştir.
Bu "nöroplastisite" yeni becerilerin öğrenilmesini ve yeni beyin hücrelerinin yeniden dağılımını sağlar. Nöroplastisite için kanıtlar, inme sonrası iyileşen hastalarda ve hatta rehabilite edilen uyuşturucu bağımlılarında yeni nöral yolların oluşturulmasında bile bulunabilir. Nöral hasar beş yaşından önce gerçekleşirse, serebral yeniden örgütlenme kapasitesi daha fazla olur.
4. Gençler Hareketlerini Kontrol EdemezlerGençlerin davranışları için şeytanlaştırılması, Sokrates'in zamanından beri süre gelen bir durumdur. Ama Profesör Sarah-Jayne Blakemore, ergenlik döneminde beynimizin, geniş bir gelişim sürecinden geçerkenki savunmasızlığı ve aşırı yaratıcılığı nedeniyle, bir şekilde beslenmesi ve bunun kutlanması gerektiğini savunuyor.
5. "Ayna Nöronlar" Empati Yapabilmemiz İçin Bize Yardımcı Oluyor
Hiç Tv'de bir futbol maçı izlemenin neden şiddetli hissettirdiğini merak ettin mi, yoksa başka biri gibi ağlamaya eğilimli hissettin mi? Bu empati, 1991 yılında Giacomo Rizzolatti tarafından keşfedilen "ayna nöronları"ndan kaynaklanır.
Ayna nöronlar ilk olarak makakların beyninde motor planlama alanında bulundu. Daha sonra yapılan çalışmalarla beraber, insanların da aynı nöronlara sahip olduğu keşfedildi. Nöronlar sadece beynin hareket alanları ile sınırlı kalmıyor; aynı zamanda duygu, duyum ve niyet ile ilgili alanlarda da bulunabiliyor. Hareket ettiğinizde ve birisinin hareket ettiğini gördüğünüzde tetiklenir. Eylemin bilinçsizce taklit edilmesiyle de son bulur.
Bu teoriyi test etmek için; dilinizi bir bebeğe değdirebilir ve alacağınız tepkiyi izleyebilirsiniz. Hareketin yansıtılmasında, başkalarının deneyimini ve sonuç olarak duygularını da paylaşıyoruz. Ayna nöronlar, başkalarının eylemlerini yorumlama, anlama ve empati yapmada bize yardımcı oluyorlar.