Hatay, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen, aynı zamanda jeolojik olarak aktif bir bölge olan Levha sınırında yer alır. Bu özelliği, bölgenin sık sık depremlerle sarsılmasına neden olmuştur. Hatay'ın tarihindeki en önemli depremleri ve bu depremlerin ardından gerçekleşen yeniden inşa çalışmalarını incelemek, bölgenin dayanıklılığı ve tarihine ışık tutmaktadır.
Antik çağlarda Hatay, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu dönemlerde yaşanan depremler, şehri defalarca yıkmış; ancak her seferinde şehir yeniden inşa edilmiştir. Tarihi kaynaklar, M.Ö. 115 yılında Hatay'ın önemli bir depremle sarsıldığını kaydetmektedir. Bu deprem, şehrin yapısını ciddi şekilde etkilemiş, ancak hızlı bir yeniden yapılanma süreci izlenmiştir.
Orta Çağ'da ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde Hatay, birkaç büyük depreme tanık olmuştur. En belirgin olanı 1509 ve 1751 yıllarında meydana gelen depremlerdir. Bu dönemlerde yapılara zarar verilmiş ve önemli onarım çalışmaları yapılmıştır. Osmanlı dönemi, özellikle mimari açıdan bölgenin yeniden şekillenmesine önemli katkılarda bulunmuştur.
Cumhuriyetin ilanından sonra Hatay, Türkiye sınırları içerisine katılmış ve bölgenin infrastruktürü modern anlamda geliştirilmeye başlanmıştır. Ancak bölge, 1872, 1903 ve daha sonraki yıllarda da depremlerle sarsılmaya devam etmiştir. Her deprem sonrasında bölgenin imar çalışmaları, modern tekniklerle desteklenmiş ve şehir yeniden inşa edilmiştir.
Genel olarak, Hatay'ın tarihinde yaşanan depremler, şehrin sürekli olarak yeniden doğmasına ve gelişimine olanak sağlamıştır. Her yıkım, yeni bir inşa sürecini beraberinde getirmiş ve bu da Hatay'ın tarihi ve kültürel dokusunun daha da zenginleşmesine yol açmıştır.