Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Objektif Değil, Kimse Çıkmaz' Dedi
Kredi değerlendirme kuruluşlarının notları objektif mi? Ülkemize yönelik yapılan eleştiriler samimi değil. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. işletme sayımızdaki artış devam etmekte...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından düzenlenen anma etkinliğine katıldı. Erdoğan, 'Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarının notlarının objektif kriterlere göre verildiğini söyleyecek kimse çıkamaz. Batı basınında ülkemize yönelik eleştirilerin gerçek ve samimi temellere dayandığını söyleyecek kimse çıkamaz. Doğu Akdeniz'de somut örneğini gördüğümüz üzere, Türkiye'ye karşı haksız hukuksuz, adaletsiz girişimlerde bulunanların kayıtsız şartsız desteklenmesinin gerekçesini söyleyecek kimse çıkamaz' dedi.
"BENİM MANEVİ MİRASIM İLİM VE AKILDIR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizin demokrasi ve kalkınma mücadelesini 'Benim manevi mirasım ilim ve akıldır' diyen Gazi Mustafa Kemal'in arzu ettiği şekilde yürütüyoruz. Gazi'nin bu tavsiyesine uygun şekilde ilim ve akıl yolunda giderek hatırasını yaşatmak yerine onu dogmalaştırmak suretiyle mirasının içini boşaltmaya çalışanları da milletimizin takdirine havale ediyoruz." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete irtihalinin 82'nci yıl dönümü dolayısıyla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından düzenlenen anma törenine katıldı.
Törendeki konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
"Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ebediyete irtihalinin 82'nci yıl dönümünde rahmetle yad ediyoruz. Gazi ile birlikte istiklalimiz için mücadele eden ve yeni devletimizi ayakta tutmak için çalışan kurucu kadronun her birini de aynı şekilde şükranla anıyorum. Bu vesile ile bin yıldır bu toprakları vatanımız olarak muhafaza etmek için ter ve kan dökmüş tüm kahramanlarımıza, gazilerimize ve şehitlerimize Rabb'imden rahmet diliyorum. Milletimizin özgürlüğü, devletimizin yaşaması, ülkemizin kalkınması için taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun diyorum."
BU TÜR YILDÖNÜMLERİ, ÜLKEMİZİN NEREDEN NEREYE GELİNDİĞİNİ GÖSTERİR
Yapılan yıldönümü ve anma törenlerinin, nereden nereye gelindiğini gösterdiğini ifade eden Erdoğan konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılını bundan 10 sene önce ilan ettiğimiz hedeflerle işte böyle bir fırsata dönüştürmeye çalıştık. Bu tür büyük muhasebelerin aynı zamanda gelecekteki daha büyük hedeflerin de hazırlıkları olduğuna inanıyorum. İstanbul'un fethinin 600'üncü yılı olan 2053'ü ve Malazgirt Zaferi'nin 1000'inci yılı olan 2071'i işte bunun için önemsiyor, yeni vizyonlarımızın nirengi noktaları olarak kabul ediyoruz. Ülkemizin demokrasi ve kalkınma mücadelesini 'Benim manevi mirasım ilim ve akıldır' diyen Gazi Mustafa Kemal'in arzu ettiği şekilde yürütüyoruz. Gazi'nin bu tavsiyesine uygun şekilde ilim ve akıl yolunda giderek hatırasını yaşatmak yerine onu dogmalaştırmak suretiyle mirasının içini boşaltmaya çalışanları da milletimizin takdirine havale ediyoruz.
Cumhuriyetin ruhuna uygun şekilde devletin sahibinin millet olduğu gerçeğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan her alanda insanlarımıza layık oldukları hizmetleri sunabilmenin gayreti içindeyiz. Kendilerini devletin sahibi, milletin efendisi, Batı'nın kölesi olarak gören vesayetçi anlayışla çarpışa çarpışa ülkemizi yeniden tarihiyle ve cihanşümul hedefleriyle buluşturduk. İstiklal Harbi ile topraklarını işgalden kurtaran milletimizin değerleri ve refahı başta olmak üzere tüm hayatı üzerindeki prangaları birer birer kırdık. Ülkenin imkanlarını küçük bir azınlığın hevesleri ve çıkarları yerine topyekün milletin istek ve ihtiyaçları için seferber ettik."
TÜRKİYE BİR ASIR ÖNCE BAŞLATTIĞI İSTİKLAL HARBİ'Nİ YENİDEN VE DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRÜYOR
Millet, vatan ve medeniyet merkezli bu tarihi mücadelenin kolay olmadığını ifede eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yıllarca bu ülkeyi siyasi ve ekonomik bir avuç elit eliyle adeta babalarının malı gibi kullanmaya alışmış olanlar her yolu ve yöntemi deneyerek üzerimize geldiler. Kendilerine içeride imtiyazlarını kaybetmiş olmanın verdiği kin ve nefretle dolu taraftarlar, payandalar, mankurtlar bulmakta da zorlanmadılar." dedi.
Türkiye'de son 18 yılında yaşananlara bir de bu gözle bakmak gerektiğini söyleyerek konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Vesayetin sinsi oyunlarının, terör örgütlerinin kanlı saldırılarının, halkımızı ve vatanımızı bölmek için sınırlarımıza yapılan tacizlerin, darbe girişimlerinin, ekonomimize yönelik sabotajların gerisinde hep bu kavga vardı. Türkiye bir asır önce başlattığı İstiklal Harbi'ni yeniden ve daha güçlü şekilde sürdürdüğü için böylesine derin ve alçakça bir kuşatmaya maruz kaldı. Şayet eskiden hep olageldiği gibi ülkemize çizilen o dar sınırların içinde kalsaydık, teslimiyeti reddetmeseydik, milletin değil vesayetin dediğini yapsaydık, bu sıkıntıların hiçbirini yaşamazdık ama o zaman milletimizin yüzüne de bakamazdık ama o zaman kalbini ve gözünü bize yöneltmiş mazlumların dualarını alamazdık ama o zaman yeni nesillere söyleyecek söz bulamazdık. Demokrasi ve kalkınma yolunda verdiğimiz mücadelenin en yakın şahidi ve en büyük destekçisi bizatihi milletimizin ta kendisidir. Allah şahittir ki 'Ezan susmayacak, bayrak inmeyecek, millet bölünmeyecek, vatan parçalanmayacak, ülkemiz büyüyecek, devletimiz güçlenecek.' derken hep samimiydik."
Cumhuriyet'in kuruluş dönemindeki Türkiye'den, bugünkü temel göstergelere bakıldığında, nasıl büyük mesafe kat edildiğinin daha iyi anlaşılacağının altını çizen Erdoğan, "Ülkemizin nüfusu, 13 milyondan 83 milyona çıktı. İlk, orta, lise ve yüksek öğrenimdeki toplam okul sayımız 5 binden 88 bine, öğretmen ve akademisyen sayımız 12 bin 400'den 1 milyon 143 bine, toplam öğrenci sayımız ise 359 binden 24 milyona ulaştı. Doktor sayımız binden 174 bine, hastaneye yatağı sayımız 10 binden 251 bine yükseldi."
İŞLETME SAYIMIZDAKİ ARTIŞ ORTADA
Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye'de 10 ve üzeri işçi çalıştıran 560 imalathane, 100 kişiden fazla istihdamı olan 53 işletme bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün hamdolsun 10 ve üzeri istihdamı olan küçük işletme sayısı 185 bin 840'a, 150 ve üzeri istihdamı olan KOBİ sayısı 26 bin 450'ye, 250 üstü istihdamı olan büyük işletme sayımız ise 5 bin 60'a ulaştı. Demir yolu hatlarımızın uzunluğu 4 bin 100 kilometreye, yollarımızın uzunluğu 14 bin kilometreye ancak yetişiyordu. Bugün 27 bin 714 kilometre bölünmüş yol, 3 bin 325 kilometre otoban, 1213 kilometre hızlı demiryolu, 14 bin kilometre demir yolu ile milletimize hizmet veriyoruz. Nereden nereye? Ülkemizdeki toplam yabancı sermaye yatırımları 50 milyon dolar civarındaydı. Son 18 yılda bu rakam 223 milyar dolara ulaşmıştır.
Türkiye'nin zengin sulama ve enerji üretimi potansiyeli hiç kullanılmamış haldeyken bugün 6,6 milyon hektar alanda hamdolsun sulama yapabiliyoruz. Yerli kaynak kurulu gücümüz 58 bin 294 megavata yükselmiş durumdadır. Enerji üretimimizdeki yerlilik oranı ise yüzde 62'yi geçmiştir. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan sanayiye, spordan sosyal yardımlara kadar her alanda 81 vilayetimizin tamamını muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacak altyapıyı kurduk."
TÜM GÜCÜMÜZLE ÇALIŞIYORUZ
Dünyada yaşanan genel ekonomik sıkıntıların, Covid-19 salgını ile birlikte daha da arttığını, Türkiye'nin en az kayıpla süreci yönetmeyi başardığınıifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Buna rağmen ısrarla ekonomimizi kötüleyenlerin gayesinin üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu anlamak için öyle çok da derin teknik analizlere gerek yoktur. Bilindiği gibi Osmanlı'nın yıkılmasında özellikle 1838 Balta Limanı Anlaşması'nın ardından artık kontrolü mümkün olmayan bir hale dönüşen kapitülasyonların ve onunla bağlantılı olarak girilen borç sarmalının büyük etkisi vardır. Gazi Mustafa Kemal'in ve Cumhuriyet'in ülkemize en büyük hizmetlerinden biri tüm baskılara, tehditlere, ısrarlara rağmen kapitülasyonları kaldırmak olmuştur.
Şimdi biz bunu bir adım daha öteye taşımanın gayreti içindeyiz. Göreve geldik, Türkiye'nin IMF'ye borcu neydi? 23,5 milyar dolardı. Biz ne yaptık? Geldik 2013 Mayıs'ında tuttuk IMF'ye olan bu borcu sıfırladık ve artık bizim IMF'ye borç noktasında en ufak bir ilişkimiz kalmadı. İşte o gün kapitülasyon, bu defa IMF. Ne diyordu bunlar bize? Adeta siyasi irade sanki onlardaydı. Diyorduk ki 'Sizin bizden alacağınız mı var, paranızı tahsil ediyor musunuz? Siyasetimize karışamazsınız. Paranızı alırsınız, gelir bu noktada hesapları kontrol edersiniz ama bize siyasi akıl veremezsiniz. Çünkü bu ülkenin başbakanı benim.' Başbakanlığım döneminde IMF ile yaptığım görüşmedir bunlar. Şimdi ise zaten IMF ile bu noktada herhangi bir ilişki kalmadı. Rabbim bunların eline de bizleri düşürmesin.
Türkiye'yi faiz, kur, enflasyon prangasıyla modern kapitülasyonlara mahkum etmek isteyenlere karşı şimdi de tarihi bir mücadele veriyoruz. Serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, büyümeyi özel sektör eliyle sürdürme kararlılığından vazgeçmeden, paranın milliyeti ve sınırı olmadığı gerçeğini unutmadan tüm gücümüzle çalışıyoruz."