Eserlerinde uygarlık öncesi dönemlerin Mısır, Mezopotamya ve özellikle Anadolu kültürlerinin izini süren, “güzel”in ötesini arayan, kuralsızlıktan ve kusurlardan beslenen Bubi, İş Sanat Kibele Galerisi’nde “Dikişler”, ”Yamalar” , ”Aplike Yüzeyler”, “İkonalar”, “Kafesler” ve “Düğümler” gibi farklı teknikler kullanarak yaptığı çalışmaların yanı sıra heykellerinden de bazı örnekleri sergileyecek.
İstisna örnekler dışında Osmanlı – Türk sanatında pek etkili olmayan gotik üslubun nadir temsilcilerinden biri olan Bubi, düğümleri, kafesleri, yamaları, heykelleri ile güzel olanın içindeki kusurlara ve eksiklere dikkat çekiyor. İngiliz yazar ve sanat eleştirmeni John Ruskin’in “Yaşayan her şeyde, güzelliğin de kaynağı olan belirli düzensizlikler ve noksanlar vardır. Hiçbir insanın yüzünün çizgileri iki taraftan da aynı değildir. Hiçbir yaprağın, hiçbir dalın simetrisi kusursuz değildir. Kusurluluğu kaldırmak, ifadeyi yok etmektir. Yaşamı felç etmektir.” sözleriyle ifade ettiği gibi, Bubi de çalışmalarında dağınık olana, biçimsize ve doğaya odaklanıyor.
“İşlerimin izleyicilerde uygarlaşmamış, rafine olmamış gibi bir duygu uyandırması benim yaratmak istediğim bir sonuç değil. Bu sonuç kendiliğinden, dolaştığım suların hareketlerinden, doğasından kaynaklanıyor.” diyen Bubi, ustalaşmaya direnen, hep acemi kalmayı yeğleyen bir sanatçı. “Ben acemiyim ve acemi kalmak için gemilerimi hep yaktım. Ustalaşmaya, öğrenmeye karşı hep direndim. Bir hayvanın evcilleşmeye direnmesi gibi...” diyen sanatçı, resim konusunda hiçbir eğitim almaz, İstanbul Üniversitesi’nde Psikoloji ve Antropoloji eğitimi görür.