Fakat Alev’in bu tavrının altında yatan sebebin yaptığı hatadan sonra kızına zarar vermemek olduğu anlaşıldı.
Flashback olarak ekrana getirilen sahnelerde Alev’in, parmaklıkların ardından Damla’nın getirdiği kızını gizli gizli izlediği ve büyük acı çektiği görüldü.
Damla ile cezaevindeki son konuşmasında babasının çocuğu Damla’nın nüfusuna alması şartıyla kabul ettiğini öğrenen Alev, kardeşini görmek istemiyor ama bir taraftan da içi parçalanıyor.
Alev, Ali Osman'la dertleştiği sırada anlattıklarıyla izleyenleri de bir hayli üzdü.
Kızını nasıl uzaktan sevdiğini ve neden ondan uzak durduğunu da şu sözlerle anlattı.
“Ben Damla’ya sadece kızımı vermedim, ömrümü verdim. Bir gün bir cinnet anında anası canına kasdetsin bilsin istemedim. Kıyamadım. Nefesimden vazgeçtim ben,kızımdan değil yani. Memelerim taş kesilmişti sütten o yaşasın diye ama ben o yaşasın diye ölmeyi seçtim. Her yeni yaşında getirirdi Damla ama çıkamadım karşılarına, cesaret edemedim. Evladın büyürken bağrına taş basmak ne demek, öğreniyormuş insan. Benden uzak, benimkinden temiz, güzel bir hayatı olsun istedim, çiçek gibi büyüsün. Tertemiz bir ömrü olsun. Sen hiç başkasının eliyle kendi evladının saçını okşamak ne demek biliyor musun? Onun kokusunu ben kimseden habersiz çaldım. Hırsız gibi öyle kokladım. O koku var ya o koku, o koku benim canımın parçasıydı. Her şeyimdi benim. 4 sene, sadece 4 sene, küçücük bir aralıktan izledim kızımı. Sonra bir gün Damla vazgeçti getirmekten. Ben de kızımı hep hayallerde büyüttüm. Yıllar geçti gitti ama ben onu hiç unutmadım.”
Bu sözlerle içi yanan izleyiciler ise böylelikle Alev'i daha iyi anlamış oldu.